26 Eylül 2009 Cumartesi



Canım oğluşum,4.senesine başladı daha dün gibi!Okulun ilk günü çok neşeli ve keyifliydi.Tabi ki bende :) Uzun bir yaz tatilinden sonra okulunu ve arkadaşlarını özlemiş olması hoşuma gitti.

24 Eylül 2009 Perşembe


Orada mağazalardan çıkmadım tabi ki:) Beğenip bir şeyler almakta çok zorlandım ama buna rağmen hemen hemen önüme gelen her mağazaya girdim çıktım.Oxford city center da ilk önüme çıkan mağaza top shop oldu.Devasa bir panayır alanına benzeyen mağazanın içinde kalabalığı izlerken yine kaydetme duygularım kabarınca yasemin in şaşkınlıkla niye çektiğimi sorması çok sevimli ve hoş geldi:))


Sanırım 2007 yılında gösterimde olan bir sinema filminden tiyatroya uyarlanan bu oyun sinema görselliğine çok yakın bir titizlikle sahneye koyulmuş.

Akşam saatlerinde ani bir kararla kendimizi tiyatro salonunun içinde bulduk.Oldukça kalabalık olan salonun içinde ikinci katta oturmamıza rağmen ses ve ışık düzeninin harika olması kendimizi oyunun içinde hissetmemize mani olmadı

Londra da oynayan Hair Spray adlı muzikal komediyi izlemek gerçekten bir keyifti.

23 Eylül 2009 Çarşamba

Rehberimizin kibarlığı:)


Otobüs rehberimiz daha güzel çekim yapabilelim diye eğilip bükülmeyi ihmal etmedi sağolsun:))
Üstü açık otobüslerle yaptığımız londra turu devam ediyor.
Londra nın en ünlü parklarından olan Hyde park,ingilizlerin keyif sürdükleri, dinlendikleri geniş yeşil alanlardan biri.Ne zaman güneşli bir gün olsa ,kiralanan şezlonglara veya çimlere uzanmış insanlar bu fırsatı kaçırmıyor.Doyasıya güneşin tadını çıkarıyorlar.E oraya kadar gidilirde bu keyfe ortak olmadan dönülür mü? Şansımıza parka ziyaret ettiğimiz gün güneş bize eşlik ederek keyfini çıkarmamıza eşlik etti.Yanımıza aldığımız sandviçlerin kalanını insanlara alışmış güvercinlerle paylaşmayı da ihmal etmedik.:)
Yeni yerler görmenin en güzel özelliği alışılagelmiş yaşantınızın dışına çıkarak,daha arınmış ve objektif bakış açısı yakalayarak geri dönmeniz oluyor.Bir nevi yenilenme diyorum ben buna.Oldum olası seyahati ve yeni yerler görmeyi sevmişimdir.Bu ister aynı şehirde bir yere, ister şehir dışına, isterse çok uzak bir ülkeye olsun.Döndüğümde aynı kişi olmadığımı düşünüyor ve hissediyorum.

Londra güncesi


Londra gezimde size bahsettiğim yeni oyuncağımı bol bol kullanma olanağı buldum.Tam alıştığım söylenemese de gördüğüm yerleri kameraya çekmede çok işime yaradı.Anı kalacak bir dolu görüntü arşivi oluşturdum.

8 Eylül 2009 Salı

İşte ben...

Ailede erkek çocuk beklentisiyle dünyaya gelmiş dört kardeşin ortancası bendeniz.Küçüklüğümden bu yana yazmaya ve yazıya olan düşkünlüğüm,önce aile içi anlaşmazlıklarda,şikayet mektupları olarak kendini göstermeye başlamış.Belki de bu yüzden okuma yazmayı kendi çabamla böylesi bir isyan zamanımda erkenden hallettim bilmiyorum.İsyanlarım değil sadece sevinçlerimde en duygulu zamanlarımda bile yazıyla olan dostluğumu hiç bırakmadım.Derler ya ;İnsan yedisinde neyse yetmişinde de aynıdır.:) Ben hep yazarak rahatlamayı seçtim.Okul yıllarımda bu yüzden en sevdiğim ders Türkçe ve yine en başarılı olduğum ders de Türkçe oldu.Lise sonrası,Üniversite maceram Ank.Ün.Dil Tarih Coğ.Fak.Fransız Filolojisi ile başladı.Nedensiz bir şekilde yarım bırakmamla bu macera bitmiş oldu.İki yıllık üniversite hayatının kazandırdıklarını inkar edemem yine de.Çok iyi bilemesem de Fransızca ya karşı bu geçmiş bağlantım yüzünden mi bilmiyorum çok sevgim ve ilgim var.Dinlemekten en çok hoşlandığım şarkılar Fransızca olanlar.Eğitim yaşamımı ellerimle öldürdükten sonra evlilik ve ardından iki yakışıklı erkek çocuk dünyaya getirerek anneliği tattım.İkisini bir arada söyleyiverdim ama birinci yakışıklıdan sonra ikincisine karar vermem öyle kısa zamanda olmadı tabii.İkinci annelik sürpriziyle karşılaşmadan evvel,yine şansımı denemek amacıyla üniversite sınavlarına girmem başka bir maceranın kapısını araladı.Evli ve bir çocuk annesi vasfıyla girdiğim sınavdan elim boş döndüm sanmayın .Bu kez ,Turizm ve Otelcilik bölümüne girmeyi hak kazandım.Haklar veriliyordu belli periyotlarla ama hakkı verilmiyordu işte:)) Hamileliğimin başlangıcıyla bu yazgıyı da elimin tersiyle iterek bu defteri de kapatmış oldum.Milli eğitim bakanlığı onaylı diploma sevdasından vazgeçmem demek diploma sevdasını tamamen bırakmam demek değildi.Bu kez üniversite bünyesinde oluşturulan yazı çalışmalarına kaydoldum.Önce Bilgi Üniversitesi daha sonra Maltepe üniversitesinden sertifikalarımı aldım.Siz içimdeki heves bitti zannettiniz değil mi.Hayır!.. Kurs takıntım devam ediyor. Beni izlemeye devam edin derim.

7 Eylül 2009 Pazartesi

Yeni telefonum


Eveeet ! Merhabadan sonra ilk yazımın yaptığım bir alışveriş olacağı hiç aklıma gelmezdi doğrusu:)Şöyle edebi içerikli bir yazım veya şiirimi koymak yerine dünyanın parasını verdiğimi düşününce suçluluk duyduğum, ama bir o kadarda keyifle kullanmaya başladığım telefonumdan bahsedeceğim hayret! Dışarıya çıktığımda hiç aklımda böyle bir şey yokken,kendimi bu harika oyuncağı incelerken buldum.Ve ne olduysa o anda oldu bir baktım telefon benim.Gelelim ne aldığıma.İfone düşünürken Nokıa N97 sahibi oldum.Henüz kullanmaya başlamadım.Oldukça yabancıyız birbirimize.Nedense kıyafette bu duyguyu hissetmem hemen bütünleşirim ama elektronik eşyalarda buna ev eşyaları da dahil aynı duyguyu yaşıyorum.Bir süre eskiyle bağım devam ediyor alışamayacağımı zannediyorum.Sanki dile geliyor ve'' ben sana ait değilim hadi bakalım ne yapacaksın benimle ?'' diyor.:))) Bulaşık makinem bozulduğunda da bir ay kadar eski makinemi hasretle andım .Anlayacağınız henüz bu karmaşık oyuncağımı çözmüş ve keşfedebilmiş değilim.İlerleyen zamanlarda memnuniyetimi veya memnuniyetsizliğimi içeren bir yazıyla tekrar gündeme getiririm bu konuyu.

Sesleniş


''Yine sana sesleneceğim!'' demişsin..Bildiğim bir çok sesten daha derin ,daha narin geldi;Kulağımın duymadığı,yürekten dinlediğim sesin.Her bana gelişin,tanıdığım benden uzak ,yenilenen ruhuma yakın duruşumdu.Masallara masal gözüyle baktım bunca zaman.Ayrı tuttum yaşadığım zamandan.Sen bana geldiğinde;Zaman masala ,masal zamana dönüştü.Uzak diyarların,göz kamaştıran güzelliklerin anlatıldığı gibiydi seslenişin.Bir varmış ,bir yokmuş diye başlar masallar.Var olduğunu yaşarken ,yokluğuna hazırlanmalısın belki.Varlığının seslenişi sustu,yokluğunun derinliğinde.Suskunluğun çığlıkları kapladı içimi önce.Çığ düşecek sandım,yankılanan yürek dağından.Buzulların içinde ,dönüşünü düşündüm .Farkı yoktu gidişinle bana geri gelişinin.Sensiz buz dağında donarken ,seninle gelen sıcaklık sellere boğacaktı beni.Masalların içinde olduğuma güvendim sonra.Gelip kurtaracaktı birileri nasılsa.İnanmaya çalıştım masalın sihirine.Bıraktım kendimi de yüreğimin sesine.Ne gelen var ne giden diyen nefes alışlar;Umutsuzluk içinde alışmış yol alışlar.Uzun bir süre geçti ,bu dalgaların içinde.Boğulmadan kalmayı başarıyordum işte!Yüzebilirim artık sert dalgalar çarpsada!Kulaçlarım büyüyor her bir büyük dalgada.Hükmetmeyi öğrendim içimdeki okyanusa.Derken,seslenişin can buldu yeniden bedenimde.Hem sevince arkadaş ,hem korkuya yandaş oldum.İkisini sarmaladım susturdum koynumda.Senin sesin kalsın istedim ,zamanın akışında.Ne dünü yaşıyorum ,ne geleceği şimdi.Bu anı yaşamak seslenişinde gizli.
Sevil'den 2005