30 Aralık 2009 Çarşamba

Ruh anahtarım


Günlerden pazar. Bize yakın kurulmuş olan, Anadolu yakasının popüler outlet mağazalarının olduğu alışveriş merkezi Viaport’ taydım.Ufaklığın yılbaşı hediyesi sevdası uğruna ,pazar günü onca kalabalığa akma cesareti gösterdim.Sevmem hafta sonları alışveriş mekanlarının keşmekeşine karışmayı.Nadiren de olsa paçayı kaptırıyorum işte.Otopark alanına girmemle,kalabalığı fark etmem bir oldu.Park edecek yer bulmanın zorluğu gözümü korkuttu.Neyse ki şansım yaver gitti ,bir yere konuşlandırdım arabayı.Benim ufaklık ve genç kızımız Yasemin ablasıyla birlikte, ilk girdiğimiz yer, tabi ki onun isteğini karşılayacağımız elektronik mağazasıydı.Amaç, bir mp3 çalar olmasına rağmen,onca alternatifin içinde gözü dönen küçük delikanlım,ne isteyeceğini şaşırmış bir durumda kapris yapmaya başlayınca durumu ele almak zorunda kaldım.Onu tekrar hedefe kilitlemek üzere, tehditkar cümleler savurdum.Başarılı oldum tabi ki!Yumuşak geçişlerle olayı bitaraf etmeye gücüm yetmemişti.Mecburdum anlayacağınız.Oraya kadar gitmişken,birkaç yeni yıl armağanımı da halletmek üzere mağazaları kolaçan etmeye başladık.Kendim için bakmıyorum derken,askıda tişörtler arasında bir tanesi dikkatimi çekti.Önce dış görünüş itibariyle beğendiğim anahtar resminin üzerinde ki yazı dikkatimi çekti.’KEY TO MY SOUL’.Yani,’Ruh anahtarım’.Vay be! Dedim.Şimdiye kadar,baskılı tişörtler hakkında beslediğim olumsuz düşüncelerim rafa kalkmış,nedense bu mistik yaklaşımı üzerimde taşıma fikri hoşuma gitmişti.İlk kez yazının anlamına vurularak bir şey satın almak istemiştim.Başkaları için ne ifade edeceğinin önemi olmadan, giydiğimde benim için manalı bir havaya bürüneceği hissiyle satın aldım.Dolaştık,yemeğimizi yedik.Bir kaç alışveriş yaptık derken , aldıklarımı arabanın bagajına koyduk.Eve gitme amacıyla yol alırken önümüze çıkan sinema izleyebilme olasılığını,değerlendirme kararı verdim.Bunu zaman zaman yaparım.Kafama eser çark eder,kendimi yeni sürprizlere açarım.Planlanmamış şeyleri yaşamak daha hoşuma gider.Bizimkilerin de onayını aldıktan sonra kendimizi ‘Avatar’ isimli,harika bir düşler diyarında buldum.Filmin asıl isteklisi benim ufaklık olmasına rağmen,salona onun için girdim,kendime keyif payları harmanlayarak dışarı çıktım.Eve dönüşümüz akşamın onunu bulmuştu.Oldukça geç saatte dönmeyi göze alarak sinemaya girmiştik, iyi de etmiştik.Herkes hayatından memnundu.Evin önüne gelip poşetleri indirmeye sıra gelince bir baktım kiii!,’Ruh anahtarımı kaybetmiştim.:)Nasıl severek aldığımı düşününce,üzerinden beş saat geçmiş bir zamanın ardından ,onu bulabilme ihtimalinin zayıflığı beni bir süre düşündürdü.Ama her şeye rağmen,geri dönüp aramayı denemeden kabullenmenin beni rahatsız edeceğini biliyordum.Üstelik ruhumun sesini dinlemeliydim.:)Üşenmedim,arabayı yeniden Viaport’a yönlendirdim.İçim huzursuz değildi aslında.Eğer o ruh anahtarı bana aitse nasılsa bana geri dönecekti.İlk park ettiğimiz yere yaklaşınca yerde kıpkırmızı duran poşetin orada durduğunu gören Yasemin;’İşte ! duruyor ‘dediğinde hayli şaşırdığımı söylemeliyim.İğne atsan yere düşmeyecek bir kalabalığın dikkatinden kaçmış bizi bekler görmek beni sevindirdi .
tabii!Uğuruna inanarak satın aldığım tişört,satın aldığım andan itibaren farklı bir gün ve anı yaşatarak bana geri dönmüştü.Daha üzerime giymeden,bendeki anlamının altını çizen olaylar zincirine tanıklık yapmıştı.Geceyi sonlandırmadan bir salep içme fikri fena değildi.Yine plan dışı bir kararla arabayı park ettim.Oturmadan önce lavaboya girdik.İçeride akça pakça yüzlü bir kadın,temizlik yapıyordu..Açıkçası, başta bizi gördüğüne pek memnun olmadı.’Temizlik yapıyorum her yer su içinde,nasıl gireceksiniz?’ dedi.Gecenin bir saatinde, yaptığı işin zorluğundan mütevellit,gerginliğine gösterdiğim anlayışımla alttan alan cümlelerle içeriye daldım.Onun içinden geçeni seslendiriyor gibi;’Bıktım sizden rahat yok!’diyorsun değil mi dedim.Kadın yumuşadı haliyle.’Olur mu canım siz olmasanız ben nereden ekmek yiyeceğim?’ diye cevap verdi.Bu sefer o, benim orada oluşumun,pozitif düşünceye çevrilmiş duygu akışını bana yansıtmaya başlamıştı.İşte budur! Dedim içimden.Selamı hangi dilden çakarsan, karşılığını aynı dilden alırsın.Çoğunlukla deneyimlediğim sebep sonuç ilişkisiydi yaşadığım.Bu diyalogdan sonra arkası geldi tabi ki!Kısa bir sohbet geçti aramızda.Ben sordum;Ayakları su içinde ,cevap verirken , yüreğinden dökülen kırık hikayesini de ortalığa akıttı.Hayat mücadelesinin içinde yaşadığı zorlukları anlattı.Duygulandım.Bir gecenin içinde akıp giden zamanın,farklı yaşantılara tanıklık ettiğini düşünerek duygulandım hem de!Evde bekleyen üç çocuk,çalışmayan hasta bir koca.Tuvalet temizliğiyle para kazanmaktan erinmeyen ,haysiyetli bir kadın.
’Bu akşam bir anne ve çocuk geldi buraya.Lavabonun üzerine ayakkabılarıyla çıkan ufaklık çamur içinde bıraktı.Sonra bana döndü:’Biz pisleteceğiz,sen temizleyeceksin,işin bu! ‘Dedi bana.’Tabi ki haklısın temizlerim güzel çocuğum diye cevap verdim.’ Diyecek kadar da işiyle onur duyan bir Türk kadını hem de!Oradan çıkmadan cüzdanımdan çıkardığım bir miktarı hediye etmek istediğimi söyledim.Utanmaması için,itinayla ısrarımı haklı çıkaracak nedenler sundum.Onun için almak da ,benim için vermek de zorlanası bir iki dakika geçirdik.Ama gözlerinin içinde,yarım saat öncesine kadar birbirini hiç tanımayan iki kişinin oluşturduğu yakınlığın, sevgisini taşıyan bakışlar yüreğimi ısıttı.Onunla tanışmama vesile olduğu için,satın aldığım tişörtün, üzerindeki yazı,daha içi dolu bir anlama dönüştü.Aslında,işin içine maddi bir fedakarlık girince bunu yazıya dökmek şöyle dursun,dile getirmek bile gereksiz gelir.Ama bu yaşadığım benim için o kadar enteresan bir durumdu ki,iç sesimizin bizleri nerelere ve kimlere kadar götürdüğünün örneği olarak bunu geçiştirmem mümkün değildi.Tesadüf gördüklerimizin altında seçimlerimizle yönlendirdiğimiz etkileşimler yumağı saklı.İnanıyorsanız herhangi bir yazı bile sizin yaşamınızı anlamlı kılabilir.Neyi nasıl anlamlandırıyorsanız,işte ruhunuzun anahtarı odur.
Tıpkı bu hikayede olduğu gibi:
Zamanın birinde iki tane kız kardeş varmış, çok akıllılarmış.
Etrafındaki ve okuldaki tüm bilgi onlara yetmez olmuş.
Bir gün anneleri onları dağdaki bilge bir adama götürmeye karar vermiş.
Kızlar, bilge adamla bir süre çok mutlu olmuşlar ama sonra sıkılmaya başlamışlar,
"Bilgenin bilemeyeceği bir soru bulmamız lazım" diye düşünmüşler...
Kızlardan biri "Buldum!" diye sevinmiş.
İki elimin arasında bir kelebek koyacağım ve bilge adama soracağım:
"Avucumun içinde bir kelebek var. Canlı mı, ölü mü?
''Ölü'' derse, kelebeği bırakacağım. ''Canlı'' derse, avucumu hafifçe bastıracağım.
Her ne derse desin cevabı bilemeyecek."
Kızlardan birisi kapalı tuttuğu ellerini bilgeye doğru uzatmış.
Ve sormuş:
"Avucumun içinde bir kelebek var: canlı mı, ölü mü?"
Bilge adam cevap vermeden önce uzun süre kızın gözlerine bakmış, bakmış ve cevaplamış:
"Senin elinde kızım. Senin elinde... canlı kalması da senin elinde ölü olması da!"
Şimdi bakın hayatınıza ve mutluluğunuza.
Nerede mi?
Açın avucunuzu...
Sizin ellerinizde: Tam avucunuzun içinde...