15 Kasım 2009 Pazar

Pazar Keyfi





Bugün hava soğuk olmasına rağmen biz kendimizi dışarıya attık.Serin bile olsa açık havada mangal keyfi bir başka oluyor.Soframızın yanında bize eşlik eden bir konuğumuz vardı onun resminide çekmeyi ihmal etmedim tabii.:)Gittiğimiz yerde beni çok güzel bir sürpriz karşıladı.Ağaçların üzerine yılbaşı süsü gibi dolmuş ,kırmızı kırmızı kocayemiş(Arbutus Unedo) meyveleri inanılmaz görüntü oluşturmuşlardı.Zaman zaman internette rastladığım bu şifalı meyveleri toplamak nasıl hoşuma gitti anlatamam.Faydaları da çok olan bu çilek benzeri güzelliklere öyle kaptırmışız ki kendimizi bu çektiğim resimden fazlasını topladık.Çok fazla yendiğinde sarhoşluk etkisi yarattığını bildiğimden midir yoksa açık havanın çarpmasından mıdır eve döndüğümüzde dinlenme ihtiyacı duydum.Şu aralar tam mevsimi olan bu harika güzelliği ellerinizle dokunup tatmak istiyorsanız Polonezköy e bir uğrayın derim.Haa unutmadan İnegöl tarafında bu meyveye ''Mamikile'' diyorlarmış:)

Bir annenin oğluna mektubu



Sana bir özür borcum var.Yaptıklarım için teşekkür etmeni beklemeyeceğim .Çünkü sen yaptıkların ve yapacaklarınla bana teşekkürünü fazlasıyla vereceksin. Ama senden yapamadıklarım için özür dileyeceğim.Yaptığımı zannedip ,ruhuna yapıştırdığım hatalarım içinde anlayış bekleyeceğim.Mükemmel anne olmayı çabalamanın ne kadar boş bir balon olduğunu,şu an gurur duyduğum ,yetişkin bir delikanlı annesi olarak anlıyorum.Her mükemmel anlayışıma doğru yolculuğa çıktığımda,sevgiyle kucağımda koruyorum ,kolluyorum zannederken:Dikenlerin,çalıların arasında kaldığını, canının acımasına engel olamadığımı anlamak yıllarımı aldı.Şimdi dertleşebildiğim,aklı başında bir genç olarak hayranlıkla yaşamın kollarına bıraktığım sen biliyorum ki; Bana olan eşsiz sevginle , benim çabamı haklı çıkaracak nedenlerle karşıma geleceksin.Bunu bir akşam seninle sohbet ederken ,önümüzde duran sehpayı göstererek , sana olan emeğim için ,sarfettiğin:Şu tahtaya o uğraşı versen pinokyo olurdu ! deyivermenle anladım.Anladım ve o kadar duygulandım ki ,yıllar yılı yaptığım hatalara rağmen iyi niyetle doğru anne olabilme çabamı sonuna kadar hazmedebilmiş bir delikanlı yetiştirmenin hazzını da yaşadım.Tüm yanlışlarımın arasına ilmek ilmek dokuduğum sevgiyi ayrıştırarak bana fazlasıyla geri veriyor olduğun için sana teşekkür ediyorum. İşte bu yüzden de senden özür dilemek bana zor gelmiyor. Biliyorum ki sen benim özür dilediğim ve fark ettiğim yanlışlarımı yok sayma balonlarının içinde gökyüzüne bırakıyor ,sevgi yağmurları olarak üzerime yağdırıyorsun.Islandıkça öyle keyif alıyorum ki sen büyürken ,her bir yaşın ,her bir anın hatası için özür dilemek istiyorum.Af diliyorum diye üzülme ! Kendinle gurur duy.Bir anneyi bebeklikten yetişkinliğe doğru giden yolculuğunda ,anne olmanın hazzını yaşattığın için .Geleceğine ,doğru ve aklı başında bir yön çizdiğini ispatladığın için .Ve beni geçerken ,ardında; Sevginden ,saygından mahrum etmeden şimdi sen kucağında taşıdığın için kendinle gurur duy güzel oğlum .Seni seviyorum .

Özgür düşünce



Düşünce özgürlüğü öyle çok kullanılır oldu ki içeriği ve özü anlamını yitirecek kadar kanıksandı , içi boşaldı sanki.Böylelikle hayal kurma zenginliği de elinden alınan bir toplum olarak her birimiz birbirimizin aynı hareket eden ve düşünen insanlar haline dönüşmeye başladık.Hatta hatta çoğu zaman ,bir çok yerde okuduğumuz aynı tarz giyinen ,aynı çantayı kullanan,aynı model ayakkabıyı giyen,aynı şekilde saçlarını tarayan kişilerin oluşturduğu moda anlayışımız bile oluştu.Hayallerimiz ;Bizim yeni oluşumlarımız değil ,başkalarına benzeyebilmek adına elde edebileceğimiz nesnelere nasıl kavuşabileceğimizi düşündüğümüz maddi kaynaklar bulma çabası oldu .Bazen Anadolu yakasının varlıklı kesiminin yaşadığı Bağdat caddesine çıktığımda her bakımlı kadının koluna iliştirdiği marka çantanın sanki çok cüzi bir fiata elde edilmiş veya bir hayır kurumundan dağıtılmışçasına göze çarpması birbirine benzeme yolunda ne kadar yol kat ettiğimizin göstergesi gibi.Bunu bir çantayla sınırlamak imkansız .Yaşlı genç yine her hatunun ayağında görmemeniz imkansız ugg denilen o biçimsiz çizmelerin çokluğu da buna bir örnek olabilir.Fiyatları ne kadar yüksek olursa olsun eğer bir akım varsa o fiyatın ulaşılabilirliğinin hiçbir önemi kalmıyor.Dar kesimli ailelerin çocukları bile anne babalara neden ugg çizmelerinden almadığı konusunda hesap sorar hale geliyor.Özgün kaç kişi görebiliyoruz ? Hiç unutmam lise yıllarımda Fatinur adlı kız arkadaşım ( Kim bilir nerelerdeyse? Bu yazıma rastlama ihtimali olabilir mi bilmem) kendince oluşturduğu değişik giyim tarzıyla dikkatimi çeken ve hafızamda kalan biriydi.İtiraf ediyorum o zamanlar ki sıradanlık ve kuralcı düşünce anlayışımla oldukça rüküş bulurdum.Haksızlık ediyor muşum! Siyah okul jilesinin altına çok renkli alaca bulaca uzun çorapları görüp eleştiride bulunanlara ,kendisinin beğendiğini ve farklı olmayı sevdiğini izah etmeye çalışırdı.Hiç olmazsa şu günkü duruma göre oldukça cesur ve gerçekten kendine özgü düşünce yapısıyla ,farklı olmanın rahatsızlığını göze alacak kadar cesurdu.Giydiklerimizle bitse iyi bu sürü psikolojisi.Yediklerimizde olmuyor mu! Bir ara neden çokça suşi mevzusu olduğunu sanıyorsunuz.Eğer bizim hayranlık duyduğumuz birileri suşi güzel ve entelektüel bir anlayışın beğenisini kazanan beslenme şekli diyorsa, mideniz elvermese de nezih bir mekanda suşi yemeyi marifet sayarsınız.Ballandıra ballandıra da anlatır, tatmayana büyük bir kayıp duygusu verirsiniz.Hadi yemek ve giyim konusunda anladık ama bu kadar da olmaz dedirtecek kadar cerrahi müdahale ile birbirine benzeme çabasına ne demeli?Yüzleri aynı tornadan çıkmış saçları aynı renge boyanmış kadınları kim böyle güzel göründüğüne inandırabilir ki? Düşüncelerimiz aynı tornadan çıkmışçasına aynılaşırsa görüntümüzün farklı kalması imkansız.Çocuklarımızı yetiştirirken o aynısallığın içine taşımaya çalışarak yaptığımız eleştirilerin her biri ,hayal gücünün sınırlarını budayan bir keski gibi.Bu videoyu izlediğimde , Atatürk’ün :Fikri hür vicdanı hür ve irfanı hür nesiller yetiştirmemizi önermede ki haklılığını bir kez daha anlıyorum.